Sosyal Medya

Güncel

Trump’ın Kudüs kararında Evanjeliklerin rolü



Prof. Dr. Özcan Hıdır / AA

ABD BaÅŸkanı Donald Trump’ın Kudüs'ü Ä°srail'in baÅŸkenti olarak tanıyıp, Tel Aviv’deki Amerikan BüyükelçiliÄŸi’ni Kudüs’e taşıyacağını açıklaması, derinlerinde Ä°slam karşıtlığı ve (aşırı) Hristiyan-Evanjelik çevrelerin izlerini taşıyan yeni Amerikan yönetiminin Müslümanlar ve Ä°slam dünyasına iliÅŸkin muhtemel adımlarına dair öngörüleri doÄŸrular nitelikte. 

Bu adımın atılmasında baÅŸka sebeplerin yanı sıra, Trump’ın seçilmesinde alabildiÄŸine etkili olan Evanjeliklerin önemli rolünün olduÄŸu söylenmelidir. Nitekim CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan da, “Arkasında Evangelikler var; bizzat Sayın BaÅŸkan’dan dinledim” sözüyle bunu açıkça ifade etti. Yine Trump’ın resmi ve gayriresmi olarak danışmanlığını yaptığı belirtilen önemli bazı isimlerin de ya sıkı birer Evanjelik ya da Ä°srail yanlısı isimler olduÄŸu biliniyor.

Amerikan basınında yer alan bilgilerden anlaşıldığına göre Trump’ın bu kararında, Evanjeliklerin yanı sıra “Ä°srail lobisi”nin de etkili olduÄŸu görülüyor. Seçim döneminde Trump’ın danışmanlarının Ä°srail’e gidip Kudüs ile alakalı bir deklarasyon yayınladıkları biliniyor. Dolayısıyla içeride iyice sıkışan Trump’ın, Kongre’de ve baÅŸka zeminlerde Yahudi-Ä°srail Lobisi’nin desteÄŸine ihtiyaç duyduÄŸu anlaşılıyor. Bu kararın içeride onu belli bir süre rahatlatacağı da muhakkak.

Ortadoğu'daki konjonktür

Öte yandan OrtadoÄŸu’da da konjonktürün geçmiÅŸe oranla olabildiÄŸince müsait hale geldiÄŸini düşünen Trump’ın bu adımı attığı söylenebilir. Zira bölgede Ä°srail’i ÅŸu veya bu ÅŸekilde dengeleyen devletler ya iç savaÅŸlarla sarsılmış durumda ya da iç kavgalar ve Ä°ran’dan algılanan tehdit gibi sebeplerle Tel Aviv ile yeni bir ittifak zemininde birleÅŸiyorlar. Suudi Arabistan ve BAE’de fiili kral olduÄŸunu söyleyebileceÄŸimiz “iki Muhammed” (MBS ve MBZ) de burada başı çekiyor. Suud Müftüsü katı Vehhabi eÅŸ-Åžeyh ile Ka’be Ä°mamı es-Sudeys, Ä°srail ile iliÅŸkilerin teolojik zeminini hazırlayan ifadelerde bulunuyorlar.

Yani bölgedeki ÅŸartlar, yaklaşık 100 yıl önce Haçlıların Kudüs’e geliÅŸi öncesindeki ÅŸartlara çok benziyor. Aynı ÅŸekilde tarih kaynaklarında geçen “Mısır düşmeden Kudüs düşmez” sözünü doÄŸrularcasına, Mısır’ın ÅŸu anki hal-i pürmelalinin de bunda rol oynadığını gösteriyor. Ä°ran-Suud gerginliÄŸinin yol açtığı bölgesel bloklaÅŸma ise bir diÄŸer handikap. Bu olgu aslında Evanjelistlerin neden daha önceki baÅŸkanlara -mesela çok daha sıkı bir Evanjelik olan ve Haçlı savaşından söz eden Bush gibi- deÄŸil de Trump’a bu adımı attırdılar sorusuna da bir yönüyle cevap teÅŸkil ediyor.

Öte yandan elde mevcut ilk veriler-deÄŸerlendirmeler ışığında “irrasyonel” olarak gördüğümüz bu kararın, ABD karar mekanizmaları da göz önüne alındığında aslında kendince “rasyonel”, üzerinde düşünülmüş, ortaya çıkaracağı dalgalanmaları hesap etmiÅŸ bir karar olması da beklenmelidir. Bu ise bizi Trump’ın bu kararının ardında baÅŸka teo-politik önemli saiklerin olması gerektiÄŸi sonucuna götürür.

Trump’ın kararındaki esas sebep veya sebepler ne?

Trump'ın küresel infiale yol açan Kudüs kararı, seçim çalışmaları esnasında verdiÄŸi vaadinin gerçekleÅŸtirilmesi olarak okunabilir. Ancak bunu diÄŸer Amerikan baÅŸkanları gibi erteleyebilirdi. Kararın, Türkiye’deki analizlerde öne çıkarıldığı haliyle, iç kamuoyundaki sıkışmışlıkla baÄŸlantılandırılması, bir sebep olarak zikredilebilirse de yeterince açıklayıcı deÄŸil. Bu itibarla OrtadoÄŸu’da Suudi Arabistan Veliaht Prensi’ne “ılımlı Ä°slam” açılımı yaptırılmasının üzerinden fazla bir zaman geçmemiÅŸken Trump’ın, bu cepheyi-açılımı zayıflatacak bu kararı neden ÅŸimdi aldığı sorusunun cevabı net deÄŸil. Ãœstelik Brookings Enstitüsü’nün yaptığı araÅŸtırma, Amerikalıların yüzde 63’ünün Trump’ın aldığı Kudüs kararına karşı çıktığını gösteriyor.

Öte yandan eski Ä°srail BaÅŸbakanı Ehud Barak baÅŸta olmak üzere, Netanyahu’yu bu karar sebebiyle “irrasyonel” ve “mesiyanik” politikalar uygulamakla suçlayan ve bunun ÅŸiddet üreteceÄŸini ve neticede Ä°srail’in ya Yahudi ya da demokrat olmaktan çıkacağını söyleyenler de yok deÄŸil. Trump’ın kararları ve özellikle Evanjeliklerin etkileri de söz konusu edilerek, eski BaÅŸkan Obama’nın "Ya demokrasiyi kurtaracağız ya da 'Nazi Almanyası’nın yoluna kayma riski ile karşı karşıya kalacağız” açıklaması da dikkat çekici.

Yine bu meyanda zaten Ä°srail ile iliÅŸkileri iyi olan ve bu adımla Ä°srail ile iliÅŸkilerinde ilave bir fayda da saÄŸlamayacak, buna karşılık dünyanın geniÅŸ bir kesimini küstürecek olan ABD'nin, bu karardan ne kazanacağı da net deÄŸil. Ayrıca bu süreç, bölgenin daha fazla Rusya ve Ä°ran nüfuzuna girmesi potansiyeli de taşıyor. Nitekim Putin’in “Trump’ın Kudüs kararı, çatışmanın fitilini ateÅŸleyebilir” sözü, bu anlamda not edilmeli.

Åžu halde bu sorunun, ABD-Washington’daki Yahudi-Ä°srail lobisi ile özellikle bu konuda onlar paralelinde hareket eden Evanjeliklerin etkisi dışında, rasyonel ve tatmin edici bir cevabı yok.

Amerika’da Evanjelikler ve politikaya etkileri

Dünyada takriben 550 milyon Evanjelik Hristiyan olduÄŸu söyleniyor. Amerikan nüfusunun yüzde 30-35’ini Evanjeliklerin oluÅŸturduÄŸu ve bunun da 90-100 milyona tekabül ettiÄŸi söylenir. Hristiyan saÄŸ blok olarak bunlar ve belli konularda bu çevrelerle birlikte hareket eden Katoliklerden oluÅŸan Hristiyan grupların büyük kısmı, Trump’ı ama özellikle de yardımcısı Pence’i desteklemiÅŸti. Sivil toplum görünümlü organizasyonlarda oldukça aktif olan bu gruplar içinde, dünyanın baÅŸlıca Evanjelik Ãœniversitesi Liberty’nin BaÅŸkanı Jerry Falwell Jr., Johnnie Moore, Sarah Palin, Billy Graham, Joyce Meyer, Pat Robertson, Tim Keller gibi isimler öne çıkıyor. Bu çerçevede yeni Hristiyan sağın önemli-etkili temsilcilerinden ve Ä°srail’in de sıkı bir destekçisi olan Jerry Falwell’in kurduÄŸu Moral Majority ile Christian Coalition, Focus on the Family, Family Research Council gibi Evanjelik organizayonlar-STK’lar etkilidir. 2016 baÅŸkanlık seçimlerinde bu beyaz Evanjelik Hristiyanların yüzde 81’inin Trump’ı desteklediÄŸi belirtilmektedir.

ABD’de, Trump’ı "Tanrı’nın gönderdiÄŸi" bir baÅŸkan olarak gören Evanjelik Hristiyan sayısı bir hayli fazladır. Mesela “Wall Buliders” adıyla bilinen ve Amerikan Hükümeti’nin Kitab-ı Mukaddes’in/Hristiyanlığın-Evanjeliklerin deÄŸerlerine uyması için çalışan grubun baÅŸkanı David Borton’un ÅŸu ifadeleri önemlidir: “Trump bize Tanrı’nın bahÅŸettiÄŸi bir adaydır ve yalnızca baÅŸaramayacağımızı, Tanrı bize onun sayesinde göstermiÅŸtir. Bakarsınız Trump’lı birkaç yıl sonra şöyle geriye bir bakarız ve 'gerçekten de hiçbirimizin beklemediÄŸi bazı iÅŸleri bu adam yaptı' diyebiliriz".

Bütün bu özellikleri sebebiyle Evanjelikler ABD'de “Siyonist Hristiyanlar”, “Amerikan Talibanı” ve “aşırı saÄŸ” olarak da isimlendirilir.

Mike Pence: "Beyaz milliyetçi, koyu bir Evanjelik"

ÇocukluÄŸunu Katolik olarak geçirmiÅŸ olan Pence, gençliÄŸinde Demokrat Parti üyesi olmuÅŸ, üniversite yıllarında Evanjelik-Protestan mezhebine geçmiÅŸtir. Akabinde Cumhuriyetçi Parti’ye katılan ve sonraki hayatını muhafazakâr-koyu dindar bir Evanjelik olarak sürdüren Pence, Indiana Valisi olduÄŸu dönemlerde de, aşırı Hristiyan-Evanjelik görüşlere sahip beyaz Amerikalı profili çizmiÅŸtir. Yine onun “Tea Party/Çay Partisi” diye bilinen ve Ä°slamofobik görüşleriyle de öne çıkan grubun toplantılarına katıldığı biliniyor. Dolayısıyla Trump’tan ziyade aslında Pence’in seçilmesi, ABD ve AB baÅŸta olmak üzere bütün dünyadaki Protestanlar-Evanjelikler tarafından bir umut olarak görüldü; nitekim bu çevreler, muhafazakâr taleplerini Trump’tan ziyade Pence üzerinden gerçekleÅŸtirmeye çalışmaktadırlar.

Öte yandan ABD'de Hristiyanlar arasındaki radikal dini akımlara dair kitapları ile bilinen Jeff Sharlet’e göre, gerek Trump gerekse Pence düşmanlık derecesinde sekülerlik karşıtıdır ve iÅŸ ile ekonomi konuÅŸtuklarında, özellikle Pence’in çevresinde hâkim olan anlayış 'Hristiyan Kapitalizmi'dir. Bu durum, Trump’ın da aslında sosyo-kültürel ve ekonomik açılardan hayata bakışında da Pence ile yer yer benzer Hristiyan-Evanjelik düşüncelere sahip olduÄŸunu, ancak pragmatist bir iÅŸ adamı olması yönüyle, bunları Pence kadar öne çıkarmadığının ve-veya çıkaramadığının iÅŸaretidir. Zira Pence, Hristiyan-Evanjelik deÄŸerlerle birebir uyumlu görüşlerini açıkça ortaya koymaktan çekinmemiÅŸ, hatta bunları poltikalara dönüştürmek için çaba sarfetmiÅŸtir.

Evanjelikler neden Ä°srail’i destekliyor?

1517'de Protestanlığı kuran Martin Luther, üç grubu “düşman-deccal (antichrist)” ilan etmiÅŸti: “Papa”, “Türkler-Müslümanlar” ve “Yahudiler”. Yahudilere yönelik Luther’in bu inancı-söylemi, bilindiÄŸi ve üstelik baÅŸka pek çok teo-politik farklılıklarla, Yahudilerin de Protestanlardan hazzetmediÄŸi bilindiÄŸi halde, bir Protestan mezhebi olan Evanjelizm'in neden Ä°srail’i desteklediÄŸi sorusu burada önemlidir.

2006 tarihli Pew araÅŸtırmasında, Evanjeliklerin diÄŸer Amerikalılara göre Ä°srail’e çok daha fazla sempatik baktığı görülmüştür. Buna karşılık ABD'deki Yahudilerin -ki çoÄŸunluÄŸu liberal-reformist Yahudilerdir- neredeyse yarıya yakınının Evanjeliklerden hoÅŸlanmadıkları hatta düşmanlık beslediÄŸi ortaya çıkmıştır. Yine de bu durum, Evanjeliklerin Kudüs’ün Ä°srail’in kontrolüne geçmesini istemelerini, Batı-Åžeria'daki Ä°srail yerleÅŸimlerini ve neredeyse kayıtsız ÅŸartsız Ä°srail’in politikalarını desteklemelerini engellememiÅŸtir. Protestan-Evanjelik olsun, Katolik olsun koyu dindar Hristiyanların büyük kısmının Ä°srail’e destek verdiÄŸinin ortaya çıktığı aynı araÅŸtırmalarda, ilginçtir ki liberal Hristiyanların Ä°srail’e ve politikalarına çok daha az destek verdiÄŸi anlaşılmıştır.

Åžu halde bu soruya verilecek, yukarıda iÅŸaret edilen cevaplar dışında, bir ana-temel cevap olmalıdır. Bu cevap aslında, bilinenin aksine bir Evanjelik olduÄŸuna dair bilgiler de bulunan Trump’ın son Kudüs kararının nedenini fazlasıyla açıklayıcı olacaktır.

Evanjeliklere göre Tanrı ilk insandan bu yana 7 dönem yarattı. Bunlardan altı tanesi geçmiÅŸ durumda ve “milenyum” ya da “yeryüzü cenneti” denilen yedincisi ise gelmek üzere. Onlara göre “Tanrı tarafından seçilmiÅŸ bir topluluk” olarak Yahudiler, dünyanın sonu geldiÄŸinde yaÅŸanacak büyük Kıyamet Savaşı olduÄŸuna inanılan “Armageddon” -ki Eski Ahit’in Daniel ve Ezekiel, Yeni Ahit’in ise Vahiy bölümünde bu manada pasajlar vardır- döneminde baÅŸkenti Kudüs olan ve Süleyman Mabedi’nin (Temple) yeniden inÅŸa edileceÄŸi Ä°srail’de yaÅŸamalıdır. Bu esnada Deccal (Antichrist) “barış yapıcı” rolünde çıkacak ve sonunda Mesih’in gelmesiyle yenilgiye uÄŸrayacaktır. Bu yenilgiyi tadacaklar arasında Evanjeliklere göre “kâfirler” olarak kabul ettikleri Yahudiler de vardır. Armageddon Savaşı'ndan zaferle çıkan Hz. Ä°sa ve etrafındaki “iyiler” için yeni bir dünya düzeni ile birlikte son dönem- “milenyum dönemi (1000 yıl)” baÅŸlayacaktır. Günümüzde Amerika’da özellikle Evanjelik Protestantanlar arasında çok sayıda 'millenyum tarikatı'nın olmasının bir açıklaması da budur.

Bu Armageddon inancı, Yahudilerden daha çok Hristiyanlar için önem taşır. Zira Yahudiler, Hz. Ä°sa deÄŸil, baÅŸka bir kurtarıcının geleceÄŸine inanırlar. Evanjelikler, Kudüs kararıyla Mescid-i Aksa ve çevresinin yıkılıp yerine “Süleyman Mabedi”nin yeniden inÅŸası sürecinin hızlanacağına ve Mesih’in ancak bu mabed inÅŸa edildikten sonra geleceÄŸine inanırlar. Ä°srail’in ana akım Yahudileri arasında ise Süleyman Mabedi yakında inÅŸa edilmezse, ülkenin yok olacağı inancı yaygındır. Evanjeliklere göre Millenyum’a ulaÅŸtırmada gerekli olan ara safhalardan biri, tüm Yahudilerin Ä°srail-Filistin’de toplanmasıdır. Bu ara dönem yaÅŸandıktan sonra son aÅŸamada Hazreti Ä°sa gelecek, Yahudilere Hristiyanlığa dönmelerini emredecek, bir kısmı bunu kabul ederken, reddedenler de yok edilecektir. Evanjeliklerin ÅŸu an için Ä°srail’e tam destek vermelerinin ardında bu teo-politik inanç vardır.

Time dergisi ve CNN tarafından yapılan bir ankete göre Amerikalıların üçte birinden fazlası, 11 Eylül 2001 terör saldırısının dünyanın sonuna giden süreci baÅŸlattığına inanıyor ve ayrıca 11 Eylül saldırısının Kitab-ı Mukaddes’te geçtiÄŸine de inanıyor. Ayrıca yüzde 59’luk bir oran, Vahiy kitabında ifade edilenlerin yakında gerçekleÅŸeceÄŸine, beÅŸte birlik bir oran ise bunu kendilerinin de göreceÄŸine inanıyor.

Buna göre Evanjelikler ve Yahudilerin burada, nihai planda farklılık olsa da, belli bir ortak hedefe sahip olduÄŸu söylenebilir. Bu konuda Yahudilere, neden Evanjeliklere destek verdikleri sorulduÄŸunda ise genelde “o zaman ne yapacağımızı düşünürüz” cevabını verirler. Onların önemli kararlarda birbirine destek verip, aralarındaki yer yer çok keskin iç teolojik-politik ihtilafları görmezden gelmelerinin önemli nedenlerinden biri de varoluÅŸsal bir tehlike olarak gördükleri Ä°slam ve Müslümanlara karşı güçbirliÄŸi yapma amacıdır.

ABD’de “Evanjelik-Hıristiyan Siyonizmi”

Hristiyan “Evanjelikler-Dispensationalistler” arasında var olan Ä°srail’de Kudüs’ü baÅŸkent yapacak bir siyonizm inancı, aslında Yahudi Siyonistlerden de daha önceye dayanır. 1878’de ABD'de sıkı bir Siyonist Evanjelik olan 'Jesus is Coming' adlı kitabın yazarı William Blackstone bir bildiri kaleme almış ve Filistin’de bir Ä°srail devletinin kurulmasını önermiÅŸtir. Ãœstelik bu siyonizmim kurucusu Teodore Herzl’in bir Yahudi devletinin kurulmasından söz etmesinden beÅŸ, ilk siyonizm kongeresinden de altı yıl öncesine yani 1891 yılına rastlar. Bu bildiri, 400 önde gelen kiÅŸi imzalanmıştır ki bunlar arasında Anayasa Mahkemesi baÅŸkanı, Beyaz Saray sözcüsü, John D. Rockefeller, J.P.Morgan ve baÅŸka pek çok önde gelen Amerikalı vardır. Bunların hemen tamamına yakını Evanjelik-Hristiyandır. Ne var ki dönemin ABD BaÅŸkanı Benjamin Harrison’un bunu görmezden gelmesi, süreci akâmete uÄŸratmıştır. Ancak Blackstone yılmamış ve 1916 yılında konuyu tekrar gündeme getirmiÅŸ, dönemin BaÅŸkanı Woodrow Wilson’a da bunu kabul ettirmiÅŸtir. Ä°srail yanlısı bir Evanjelik olan Wilson, Filistin’de bir Ä°srail devletinin kurulmasına yol açan ve yine sıkı bir Protestan olan Ä°ngiliz DışiÅŸleri Bakanı Arthur Balfour’un deklarasyonunu da desteklemiÅŸtir. Kasım ayı başında 100. yıl dönümü olan Balfour Deklarasyonu, 1948’de Ä°srail’in resmen kurulmasına yol açan sürecin en önemli adımı olmuÅŸtur.

Bu itibarla, nasıl ki Balfour Deklarasyonu, süreci baÅŸlatıp yaklaşık 30 yıl sonra nasıl Ä°srail devleti kur(dur)ulduysa, “Trump Deklarasyonu” olarak niteleyebileceÄŸimiz Trump’ın Kudüs kararı da benzer bir süreçle sonuçlanma yani Kudüs’ün tamamıyla Yahudilerin-Evanjeliklerin hâkimiyetine geçmesiyle sonuçlanabilir.

Ä°stanbul’da toplanan Ä°Ä°T liderler zirvesinden, bu süreci engelleyecek bir kararın çıkması, hemen bütün Müslümanların beklentisi haline gelmiÅŸtir.

[Prof. Dr. Özcan Hıdır, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi ve Rotterdam İslam Üniversitesi'nde öğretim üyesidir]

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.